enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpereğlizonguldakkdz. ereğligazetehaberson dakikaereğli gazetesiereğli haberkdz ereğli gazetesi
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Zonguldak
Hafif Yağmurlu
13°C
Zonguldak
13°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Parçalı Bulutlu
13°C
Pazartesi Yağmurlu
15°C
Salı Hafif Yağmurlu
13°C

Merve Kır, Cumhurbaşkanı hakkında suç duyurusunda bulundu

CHP Kadın Kolları Başkanı Av. Merve Kır, 10 ili kapsayan depremlerdeki can kayıplarında sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla cumhurbaşkanı, bakanlar, valiler, belediye başkanları ve müteahhitler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Merve Kır, Cumhurbaşkanı hakkında suç duyurusunda bulundu
24.02.2023 18:47 | Son Güncellenme: 27.02.2023 12:34
A+
A-

Kır’ın suçduyurusu şöyle:

Türkiye 6 Şubat 2023 tarihinde yeni bir deprem gerçeği ile karşı karşıya kalmıştır. Depremin yarattığı yokuma zamanında müdahale edilememesi sonucu, aradan 18 gün geçmesine rağmen cenazelerimiz halen enkaz altındadır.

Buradan öncelikle beceriksiz ve liyakatsiz tek adam ile atadığı bürokratların sorumlu olduğu aşikardır. Hem depremin ilk 2 gününde olayın vehametini algılayamamışlar hem de kurtarma çalışmalarında beceriksiz bir yönetim organizasyonu ortaya koymuşlardır. Ancak depremin 3. gününde sahaya girebilmişlerdir.
Tek adamın ve AKP’nin sorumluluğu bu kadar değildir. En son 2018 yılında vatandaştan oy almak işin çıkardıkları imar afları bu sonucu doğurmuştur.

Denetimsiz yapılmış binalara, kaçak yapılara bir kanunla olur demişler ve vatandaşların enkaz altında kalmalarına sebebiyet vermişlerdir. Türkiye genelinde 3 milyon 152 bin bina, mevcut deprem bölgesinde ise 214 bin bina bu af kapsamında yasal hale getirilmiştir. Ancak bu eksiklikler vatandaşın depremde yıkılan binaların altında kalmasına yol açmıştır.

Aslında enkaz altında kalan Erdoğan, AKP ve liyakatsiz yöneticilerdir. Şimdi çıkmış bu eleştirileri yapan, gerçekleri ortaya koyan siyasileri ve medya kuruluşlarını hain, terörist ilan ediyorlar. Öbür dünyaya kalmadan, bu dünyada da hesap vermeleri için konuyu yargıya taşıyorum. Tek adam yönetiminin ve yandaş hale getirilen kamu kuruluşlarının hataları sebebiyle depremde ölen ve yaralanan vatandaşlarımız adına davalar açıyorum.
Kamuoyuna duyurulur.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA Gönderilmek Üzere CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ZONGULDAK

: Av. Merve KIR
Meşrutiyet Mah. Hoştepe Sok. No:2 Arahan Plaza K:4 D:17 Merkez/Zonguldak
:
1. Recep Tayyip ERDOĞAN(Cumhurbaşkanı)
2. Murat KURUM (Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı)-Ankara
3. Süleyman SOYLU (İçişleri Bakanı)-Ankara
4. Yunus SEZER (AFAD Başkanı)-Ankara
5. Kerem KINIK (Kızılay Başkanı)-Ankara
6. Kızılay Yönetim Kurulu Üyeleri
7. AFAD Başkan Yardımcıları ve Müdürleri
8. Hulusi AKAR (Milli Savunma Bakanı)-Ankara
9. Yaşar GÜLER (Genelkurmay Başkanı)-Ankara
10. Fahrettin KOCA (Sağlık Bakanı)-Ankara
11. Adil KARAİSMAİLOĞLU (Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı)-Ankara
12. Fahrettin ALTUN (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı)-Ankara
13. Ömer Abdullah KARAGÖZOĞLU (BTK Başkanı) ve görev yapan sair kamu görevlileri
14. 1999-2023 dönemleri arasında bakan/bakan yardımcısı/bakan danışmanı sıfatıyla görev almış tespit
edilecek kamu görevlileri
15. 1999-2023 dönemleri
16. 1999-2023 dönemleri
17. 1999-2023 dönemleri
18. 1999-2023 dönemleri
19. 1999-2023 dönemleri
20. 1999-2023 dönemleri
21. 1999-2023 dönemleri
22. 1999-2023 dönemleri
23. 1999-2023 dönemleri
24. 1999-2023 dönemleri
25. 1999-2023 dönemleri
26. 06/02/2023 tarihinde
müteahhitleri
27. 06/02/2023 tarihinde
Kahramanmaraş Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri Hatay Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri Adıyaman Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri Gaziantep Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri Adana Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Şanlıurfa Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Elazığ Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Malatya Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Kilis Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Osmaniye Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
Diyarbakır Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri
ve devamında yaşanan depremlerde yıkılan bütün binaların tespit edilecek
ve devamında yaşanan depremlerde yıkılan bütün binaların tespit edilecek
denetim mühendisleri
28. 06/02/2023 tarihinde ve devamında yaşanan depremlerde yıkılan bütün binaların tespit edilecek yapı
denetim firmalarının yetkilileri
29. 06/02/2023 tarihinde ve devamında yaşanan depremlerde yıkılan bütün binaların tespit edilecek
yüklenicileri ve fenni mesul şantiye şefleri
30. Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri
31. VODAFONE NET İLETİŞİM HİZMETLERİ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri
32. Türk Telekom Mobil İletişim Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri
33. Erol ÖZVAR (Yükseköğretim Kurulu Başkanı)-Ankara
34. Bülent ARINÇ (TBMM Eski Başkanı)-Ankara
35. Devlet BAHÇELİ (MHP Genel Başkanı-Milletvekili)-Ankara
SUÇ : Kasten Öldürme (TCK m.81), Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK m.83), İrtikap (TCK m.250), Denetim Görevinin İhmali (TCK m.251), Rüşvet (TCK m.252), Nüfuz Ticareti (TCK m.255), Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257), Haberleşmenin Engellenmesi (TCK m. 124), Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama (TCK m.216), Tehdit (TCK m.106), Hakaret (TCK m.125) ve re’sen tespit edilecek diğer suçlar.
SUÇ TARİHİ : 1999-2023 yılları arası dönem ila işbu dilekçe ile başvuruda bulunulan
tarih aralığı.

AÇIKLAMALAR :
1. 06/02/2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilimizi doğrudan etkileyen deprem, deprem sırasında çöken binalar ve deprem sonrasında devlet yetkililerinin zamanında müdahale etmemesi neticesinde on binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, yaralanmış ve milyonlarca kişi bu durumdan etkilenmiştir.
2. Hükümet Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN son 20 senedir ülkeyi yönetmekte olup kendisinin de hem Twitter üzerinden hem de her türlü kamusal alanda açık açık belirttiği üzere Dicle’nin kenarındaki kurdun kaptığı bir koyun bile kendisinin mesuliyeti altındadır. Sadece bu bile hakkında şikayette bulunmak için yeterlidir. Fakat kendisinin 20 senedir yürütmüş olduğu ayrıştırıcı politika, inşaat sektöründe usulsüzlükleri destekleyici hal, tavır ve beyanları ile çıkarmış olduğu imar afları kendisini on binlerce insanın kasten öldürülmesinde bir numaralı şüpheli yapmaktadır.
3. Kaldı ki daha depremin ikinci gününde insanlar acı içinde eşini dostunu enkaz altında ararken, sosyal medyada on binlerce yardım çağrısı varken, arama kurtarma ekipleri bir çok enkaza hatta afet bölgesindeki şehirlere bile ulaşım sağlayamamışken canlı yayında insanları tehdit etmiş ve zamanı gelince kendisi ve hükümet aleyhine konuşan kişilere hesabını soracağını beyan etmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beyanları ile açıkça Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunu işlemiş olmakla birlikte, hükümet başkanlığı yaptığı 20 senelik süre içinde desteklemiş ve yürütmüş olduğu politikalar ve ön ayak olduğu imar afları sonucunda on binlerce insanın ölümüne sebebiyet vermiş, halkın kendisine vermiş olduğu gücü kötü niyetli bir şekilde kullanmıştır. Yukarıda tek tek belirtilen suçların her birine ilişkin olarak hakkında soruşturma yürütülmeli ve iddianame düzenlenmelidir.
4. Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, depremler sonrasındaki eksiklikleri dile getiren insanlara ”Terbiyesiz, ahlaksız, namussuz, adi.” şeklinde ulusal kanalda açık açık hakaret etmiştir. Anayasa’nın ilk maddelerinde de belirtildiği üzere “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Bu devleti temsil eden ve oy alarak seçimle belli bir mevkiye gelmiş birisi kendisine bu gücü veren vatandaşına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapamaz, toplumu bu şekilde ayrıştıramaz, vatandaşına hakaret edemez.
5. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat KURUM başta olmak üzere 1999 sonrasında Çevre Şehircilik Bakanı olarak görev yapan bakanların tamamı yaşanan deprem sonrasında yıkılan, zarar gören, oturulamayacak seviyeye gelen ve insanlara mezar olan yapılardan, yerleşim yerlerinde bulunan toplanma alanlarının imara açılmasından, depreme dayanıklı sertifikası verilen yapılardan, birinci derece deprem alanlarına yapılan inşaatlardan ve hukuka, ahlaka ve etik değerlere aykırı insan onuruna ve yaşamına saygı duymadan inşa edilen yapılara ruhsat verilmesinden sorumludurlar.
6. Mevcut İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU başta olmak üzere 1999 sonrasında İçişleri Bakanı olarak görev yapan bakanların tamamı kendi denetimleri ve yetkileri altında bulunan belediyelerin işleyişlerini ve görevlerini denetlememişlerdir.
7. AFAD Başkanı Yunus SEZER, Kızılay Başkanı Kerem KINIK, Kızılay Yönetim Kurulu Üyeleri ve AFAD Başkan Yardımcıları ve Müdürleri 06/02/2023 tarihinde meydana gelen afet ve sonrasında
görevlerini yerine getirmemişlerdir.

Afet bölgesine zamanında çadır ve gıda yardımı ulaştırılmamıştır. Arama kurtarma çalışmaları düzgün bir şekilde yapılmamış, yurt dışından gelen yardımlar koordine edilememiş ve bu sebeple kaynaklar yanlış şekilde harcanmıştır. İnsanlar çıplak elleriyle enkazdan yaralılarını/ölülerini çıkarmak zorunda kalmışlardır. Enkazdan kurtulan insanlar işbu dilekçenin sunulduğu tarih itibariyle bile hala düzgün bir çadır, tuvalet ve duş sistemine ulaşamamışlardır. Hala gıda yardımı gitmeyen afet bölgeleri bulunmaktadır.
8. Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR ve Genelkurmay Başkanı Yaşar GÜLER her türlü afet durumuna ilişkin olarak acil durum planı bulunan ve her ilde büyük bir insan ve araç gücüne sahip askeri kuvvetleri kritik olan ilk 72 saatte sahada görevlendirmemiş ve bilinmeyen sayıda insanın enkaz altında veya dışında donarak, açlıktan, halsizlikten vs ölmesine sebebiyet vermişlerdir.
9. Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA gerek afet bölgesinde sahra hastanelerinin kurulması gerekse diğer illerden gönüllü olarak bölgeye gelen sağlık görevlilerinin koordinasyonunu sağlayamamış, insanlar devletten görmedikleri sağlık hizmeti için sosyal medyada yalvarmak zorunda kalmışlardır.
10. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil KARAİSMAİLOĞLU başta olmak üzere 1999 yılından itibaren Ulaştırma Bakanı olarak görev yapan bütün bakanların yaşanan bu felakette sorumlulukları bulunmaktadır. Yaşanan felaket sonrasında Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş havalimanları kullanılamaz hale gelmiş olup o bölgede bulunan neredeyse bütün karayolları kullanılamaz hale gelmiştir. Nehir yataklarına, kurutulan göl tabanlarına yapılan tüm yapılardan, yolların ve havalimanlarının kullanılamaz hale gelmesi sebebiyle geciken yardımlardan ve dolayısıyla yaşanan tüm kayıplardan bu kişiler sorumludur.
11. 1999-2023 dönemleri Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Adana, Şanlıurfa, Elazığ, Malatya, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır Valileri, Belediye Başkanları ve Meclis üyeleri yaşanan felaket sonucunda yıkılan, enkaz haline gelen, hasar alan ve insanlara mezar olan bütün yapılardan sorumludurlar. Bu kişiler ruhsat verilmemesi gereken yapılara ruhsat vermiş ve insanların dayanıksız binaları satın alıp/kiralayıp oturmasına sebebiyet vermişlerdir. Bilim insanlarının uyarılarını hiçbir şekilde dikkate almayan bu kişilerin insanların ölümünde hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmaktadır.
12. 06/02/2023 tarihinde ve sonrasında meydana gelen depremler sonucunda yıkılan bütün binaların denetim mühendisleri, yapı denetim firması yetkilileri, müteahhitleri, yüklenicileri ve fenni mesul şantiye şefleri tabiri caizse kağıt gibi yapılan ve afet sonrasında insanların mezarı olan binalardan ve yaşanan ölümlerden doğrudan sorumludurlar.
13. TC. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 01.03.2013 tarih, 2012/11165 Esas, 2013/4980 Karar sayılı
ilamında da benzer olduğu üzere; yaşanan deprem felaketi şüphelisi müteahhit ve inşaat sorumlularının, bölgenin fay hattı olmasının da ötesinde, herhangi bir dış müdahale ile dahi yaşanması muhtemel yıkım tehlikesi ve ölüm neticelerini göze almak, hatta “olursa olsun” düşüncesi ile hareket ederek kabullenmek suretiyle yaşam hakkının ihlal edildiği yapıları hatalı ve hileli olarak inşa ettikleri, böylesi bir felaketi öngörülmekle birlikte gerçekleşmeyeceği davranış biçimi içerisinde oldukları açıktır.
14. Yaşanan felaketteki yıkım incelendiğinde, yapılarda istenmeyen bir neticeden bahsedilmeyeceği, istenmeyen netice unsurunun çok ötesine geçilerek ve bilinçli taksir unsurları aşılarak, bu şekildeki inşaatların projelendirme, malzeme seçimi, malzeme kullanımı ve yapılaşma bakımından bir bütün olarak böyle bir felakete ve neticesi ölümlere sebep olabileceği öngörülebilirdir. Bu açık öngörüye rağmen hatalı ve hileli inşai faaliyetlerine devam edilmesi; gerçekleşen yıkımdan olası kasıtlarıyla sorumlu tutulmaları gerektiği ve olası kastla insanların öldürülmesi suçunun tüm unsurlarının oluştuğundan bahisle cezalandırılmaları gerektirmektedir. Eksik ve hatalı inşa faaliyetlerinin olası sonuçlarını açıkça öngörmeye rağmen tamamlanan inşaatların bu eksik, hatalı ve hileli yanları gizlemek suretiyle insanların kullanımına açılması da ayrıca fiilin devamlılığı bakımından nazara alınarak manevi unsurun tamamlayıcısı kabul edilmelidir.
15. İnşaat aşamasından itibaren görev yapan her türlü yapı denetim görevlileri ve ilgili kişiler; binalara yapı kullanma izin belgesi veren, oturma izni veren görevli ve yetkililer; onlara bu yönde emir ve talimat veren yetkililer; denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, Bakanlık yetkilileri ile depremin gerçekleşmesinin ardından arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan sorumlular hakkında yürütülecek ceza soruşturması sonucunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi başlıklı 83. maddesi uyarınca üst hadden cezalandırılması gerekmektedir.
16. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun aksine 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu, ihmal suretiyle kasten insan öldürme suçunu kanunda açıkça düzenleme yoluna gitmiştir. İhmal suretiyle kasten öldürme suçu, 5237 s. TCK’nın ikinci kitabının “kişilere karşı suçlar” başlıklı ikinci kısmında, “hayata karşı suçlar”ın düzenlendiği birinci bölümde, 83. maddede düzenlenmiştir. Bu madde ile kanun koyucu, ihmali bir harekette bulunan kimsenin hangi hallerde meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabileceğine açıklık getirmiştir. Buna göre, kişinin yerine getirmekle yükümlü olduğu, başka bir anlatımla garanti yükümlülüğü altında bulunan davranışı gerçekleştirmemesi nedeniyle meydana gelen neticeden sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması zorunludur. Bu bağlamda, maddenin 1. fıkrası uyarınca, her türlü yükümlülük ihmali değil ancak icrai davranışa eşdeğer kabul edilebilen yükümlülük ihmali, ihmal suretiyle kasten öldürme suçunu oluşturacaktır.
17. İhmal suretiyle kasten öldürme suçu bir özgü (mahsus) suç olup, bu suç herkes tarafından değil ancak kanunda ifade edilen belirli kimseler tarafından işlenebilecektir. Suçun faili, “belli bir davranışta bulunmak hususunda kanunî düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğü bulunan ya da önceden gerçekleştirdiği davranışı başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturan kimse” olabilir. İhmalin, yapılması gerekenin yapılmaması tanımı da göz önünde bulundurularak, bu suçun faili kısaca “ölüm neticesini önlemek bakımından hukuki yükümlülüğü bulunan kimse” olarak ifade edilebilir.
18. Depremin yaşandığı 06/02/2023 tarihinden itibaren yaklaşık 5 günlük sürede bölgede iletişim sıkıntısı yaşanmıştır. Bu telekominikasyon sorununun hükümet eliyle mi yoksa yukarıda şikayet edilenler arasında sayılan firma yetkililerinin kararı ile mi yaşandığı bilinmemektedir. Fakat bu sorun sebebiyle bölgedeki insanlara günlerce ulaşılamamış hayati önem taşıyan saatlerde iletişim sorunu yaşanmıştır.
19. Deprem anı ve sonrasında geçen sürede enkaz altında bulunan veya bölgede insanî yardıma ihtiyaç duyan vatandaşlarımız telekomünikasyon hatlarının çökmesi neticesinde, ülkenin diğer yerlerindeki vatandaşlar ile Twitter üzerinden iletişim kurmuştur. On binlerce vatandaşımızın canı bu şekilde kurtulduğu gibi; enkazdan bir şekilde kurtulan vatandaşların gıda, su, kıyafet, barınma gibi çeşitli ihtiyaçları da Twitter üzerinden sağlanan iletişim neticesinde karşılanabilmiştir. Depremi takip eden günlerde de vatandaşlar ve kâr amacı gütmeyen sivil toplum örgütleri, Twitter üzerinden, bölgedeki vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak adına sayısız yardım kampanyası düzenlemiş ve yüz binlerce yardım malzemesinin dağıtılmasını sağlamıştır.
20. Süreç içerisinde devlet kurumlarının yetersiz veya eksik kaldığı yahut müdahalede geciktiği sayısız ihtiyaç anı gündeme gelmiştir. Vatandaşlar, bu hâl sebebiyle ve ilaveten, millet olarak dayanışma duygusuyla bu yardım faaliyetlerine katılmıştır. Hâl böyle iken 08.02.2023 tarihinde saat 16.30’da Twitter’a, BTK tarafından 5651 sayılı Kanun kapsamında bant daraltma tedbiri uygulanarak erişim dokuz buçuk saat boyunca kısıtlanmıştır. İşbu bant daraltma tedbiri hukuka aykırı olmasının yanı sıra suç teşkil etmektedir. 5651 ve 5809 sayılı Kanunlar, BTK Başkanı’na ve Cumhurbaşkanlığı’na çeşitli hâllerde bant daraltma yetkisi vermekteyse de bu kanunlar, ilgili idarî makamlara keyfî ve usulsüz karar alma yetkisi tanımamaktadır. Öncelikle ortada bant daraltma için yasal ve hukuka uygun hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Ortada bu makamlarca alınmış bir karar bulunmadığı gibi, herhangi bir hâkim kararı da söz konusu değildir. Bunlar mevcutsa da hiçbir suretle kamuyla paylaşılmamıştır. Sıfatı her ne olursa olsun idarî bir makamın, aleniyetten tümden uzak ve keyfî biçimde temel hak ve hürriyetlere orantısız müdahalesi hukuka aykırıdır.
21. Söz konusu işlem, Anayasa’nın 22. maddesinde yer alan haberleşme hürriyetini ihlâl etmektedir. Keza bu hürriyet “Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” gibi açık istisna hükmünü de ihlal eden şüpheliler, Anayasa’nın 26. maddesinde yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini de ihlal etmiştir. Bu anlamda Anayasal sınırlama hâlleri de somut olayda vücut bulmamıştır. Aleniyetten yoksun bu keyfî işlem ile şüpheliler, TCK m. 257 hükmü uyarınca; görevlerinin gereklerine aykırı ve alenen kamu yararına aykırı hareket etmek suretiyle görevi kötüye kullanma suçu işlemiş bulunmaktadırlar. Şüpheli kamu görevlileri, açıkça görevin gereklerine aykırı hareket etmiş bulunmaktadır. Bu anlamda Yargıtay tarafından da tespit edildiği üzere suç, memurun kendisine görevi nedeni ile tanınan güç ve yetki sınırlarını aşacak şekilde hareket etmesi, görevini yaparken kanunun öngördüğü usul-şekil gibi formalitelere uymayarak yetkisini aşması, kanunun öngördüğü takdir hakkını amacı dışında kullanması fiillerini de kapsamaktadır. Şüphelilerin bu eylemleri neticesinde yardım tweetleri bıçak gibi kesilmiş olduğundan, kamu zararına bir netice ortaya çıktığı da aşikârdır.
22. Şüpheliler buna ilâveten, TCK m. 124’te düzenlenen haberleşmenin engellenmesi suçunu da işlemişlerdir. Bilindiği üzere her türlü basın ve yayın organının yayınının hukuka aykırı bir şekilde engellenmesi hâli de aynı hükmün üçüncü fıkrasında bir nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Şüphelilerin eylemlerinin hukuka aykırı olduğu, hukuka uygunluk içeren herhangi bir neden taşımadığı, ayrıca Twitter’ın bir basın ve yayın organı olması cihetiyle söz konusu hükümler uyarınca nitelikli hâl kapsamında cezalandırılmaları gerektiği muhakkaktır. Şüphelilerin söz konusu hususta resmî açıklama yapmaya dahi gerek duymamaları, hukuka aykırılığa açık bir karine teşkil etmektedir.
23. İnsanlar daha enkaz altındaki eşlerini, dostlarını, akrabalarını ararlarken Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol ÖZVAR böyle bir yetkisi olmamasına karşın üniversitelerin bahar döneminde uzaktan eğitime geçeceğini ve yurtların boşaltılacağını, depremzedelerin bu yurtlara yerleştirileceğini belirtmiş ve öğrencilerden yurtlarını boşaltmaları istenmiştir. Apar topar yurttan atılan öğrencilerin yerine depremzedeler yerleştirilmediği gibi deprem bölgesinde evi bulunan ve evleri yıkılan öğrenciler bile yurttan çıkarılmıştır. Depremzedelere yardım edecekleri iddiasıyla eğitim ve öğretimin durdurulması kabul edilemez. Kurtuluş Savaşı döneminde dahi eğitim öğretimden vazgeçilmeyen bir ülkede eğitimin ilk feda edilen unsur olması kabul edilemez. Kaldı ki devletin belediyeler aracılığıyla sağlayacağı konuk evleri ve lojman imkanları bulunmaktayken Anayasal bir hak olarak eğitim hakkının askıya alınması kabul edilemez.
24. Afet konusunda günlerce ağzını bıçak açmayan siyasetçi Bülent ARINÇ ile MHP Başkanı Devlet BAHÇELİ’nin depremden günler sonra ortaya çıkarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek seviyede beyanlarda bulunmaları, özellikle böylesine büyük kitleler üzerinde etkisi bulunan siyasi kişilerce dile getirilmesi kabul edilemez. Enkaz altında hala cesetler varken insanlar daha içinde yatacak ve kendilerini soğuktan koruyacak bir çadır bile bulamazken Bülent ARINÇ seçimin ertelenmesi gerektiğine dair bir beyanname yayınlamıştır. Bülent ARINÇ bu beyan üzerine seçimin Anayasa ile koruma altına alındığı ve ertelenemeyeceğine ilişkin kendisine yöneltilen tepkilere ise “Savaş hali dışında olmazmış. Ayet-i kerime mi var? Allahtan korkun.” Şeklinde cevap vermiştir. Bu beyan sıradan bir vatandaşın değil TBMM Eski Dönem Başkanı’nın ağzından çıkmıştır. Bu beyan Anayasa’nın temel ilkelerinden olan laiklik ilkesine aykırıdır. Ne zamandan beri ayet Anayasa’dan üstündür? Ne zamandan beri kamuya mal olmuş, herkes tarafından tanınan bir siyasetçi rahatlıkla ayetin Anayasa’da bulunan açık hükümden daha üstün olduğunu dile getirebilmektedir? Diğer yandan MHP Başkanı Devlet BAHÇELİ ise partisinin grup toplantısında gayet kamuya açık bir alanda depremi hükümete ve devlete karşı siyaset ve eleştiri yapmakta kullananları “tek tek not aldıklarını” belirtmiştir. Böylesine büyük bir siyasi figür canlı yayında açık açık insanları fişlediğini ve kendi istedikleri şekilde davranmayanlardan hesap soracaklarını belirtmektedir. Devlet BAHÇELİ acı içinde olan ve devletin nerede olduğunu soran, sırtında giyecek bir montu bile bulunmayan kişileri neyle kimle tehdit etmektedir? Devlet BAHÇELİ’nin bu tutumu açıkça kendi partisini destekleyen kişileri, devleti/hükümeti sorgulayan, yardım isteyen, 24 senedir toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığını öğrenmek isteyen vatandaşların deyim yerindeyse üstüne salmaktadır. İnsanlara acısını yaşama imkanı bile verilmeden tehditlere başvurulması kabul edilemez. Bu kişilerin TCK m.216’da belirtilen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunu işledikleri kamu önünde sabittir.

25. Sayısı net olarak bilinmese de açıklandığı üzere 40.000’in üzerinde insanın öldüğü bilinmektedir. Bu sayılara hala enkaz altında olan bedenler, kimliği tespit edilemeyenler, göçmenler, enkazdan sonra sağ kurtarılsa bile sonrasında hastanede ölenler dahil değildir. Bu insanların da dahil edilmesiyle ölü sayısının çok fazla olduğu görülecektir. Bu kadar insanın ölmesi Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi kader değildir. Bilime, bilim insanlarına inat yapılan yapılardır. Siyasi fayda sağlamak amacıyla zamansız, geç, yanlış zamanda yapılan veya yapılmayan eylemlerdir.
26. 40.000 küsür insanımız öldü. Bu ölümlerin her birinden zamanında yardım götürmeyenler, ölüm kapanı gibi yapılar inşa edenler, imar affı çıkaranlar ve ülkenin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini göz ardı ederek sadece rant peşinde koşarak cebini doldurmakla yetinen yetkililerin hepsi sorumludur. Bu sebeplerle savcılığın harekete geçmesi gerekmektedir. Yetkili kişilerin “bu seviyede bir afeti öngöremedik” gibi savunmaları kabul edilemez. Devletin ve hükümetin görevi her türlü felakete hazır olmak, her durum için bir acil durum planı hazırlamaktır. Vatandaşlar bu sebeple vergi vermektedir. Yeri geldiği zaman ödenen vergiler insanlara yardım olarak dönmeyecekse vergi sisteminin ne anlamı kalır?
27. 06/02/2023 tarihinde meydana gelen depremde gerek enkaz altında kalarak vefat eden ve yaralanan kişi sayısı, gerekse meydana gelen can ve mal kayıpları toplumda infial yaratmış, ülkemizde önce 7 günlük yas ve devamında afet bölgesinde 3 ay süre ile olağanüstü hal ilan edilmiş olup, sürecin uzamasının adaletin gecikmesine neden olacağı ve toplumdaki cezasızlık duygusunu güçlendireceği, başvurucuların yakınlarının yaşam haklarının ihlal edilmiş olması hususları dikkate alınarak, kusur ve sorumluluğu bulunan herkesin etkin ve etkili bir soruşturma ile belirlenmesini ve inşaat yapım sorumluları hakkında olası kasıt ile ölüme sebep olmaktan;
Tüm denetim ve yaptırım mercileri ile arama ve kurtarma organizasyonu aksaklıkları sorumluları bakımından da ihmal suretiyle ölüme sebebiyet vermek suçları ile kovuşturma yapılarak cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmasını,
Öncelikle delil güvenliğinin sağlanması taleplerimiz ve devamında şüphelilerin kaçmasının ya da gizlenmesinin engellemesi amacıyla ivedilikle gerekli tedbirlere karar verilmesini talep ediyorum.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan ve Savcılığınızca yapılacak soruşturma neticesinde resen dikkate alınacak olan diğer nedenlerle; hukuki nitelemesi Cumhuriyet Savcılarına ait olmak üzere, ilgili kişiler hakkında usulüne ve hakkaniyete uygun soruşturma yapılarak tüm şüpheliler yönünden yapılacak soruşturma neticesinde iddianame düzenlenmesine, şüphelilerin alabileceği ceza miktarı düşünüldüğünde kaçma şüphesi oluşabileceğinden haklarında CMK gereğince uygun adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.24/02/2023

Müşteki Av. Merve KIR

Yorumlar

3 × 3 =

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.