enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpereğlizonguldakkdz. ereğligazetehaberson dakikaereğli gazetesiereğli haberkdz ereğli gazetesi
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Zonguldak
Hafif Yağmurlu
14°C
Zonguldak
14°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
15°C
Salı Hafif Yağmurlu
16°C
Çarşamba Az Bulutlu
17°C

KADER HARİTASI

14.09.2023 13:34
A+
A-

Kayıp bir madencinin,
Kalbi rastgeldi, atıverdi sıcak odada.
Sunay Akın

Kader, en büyük sihirbaz derdi ninem, kılıktan kılığa girer, öyle ki insan bile tanıyamaz kendi kaderini… Milyarlarca insan var, derdim nineme. Milyarlarca insana, tek kader nasıl yetişir? Kaderin görünmez işçileri var torunum, derdi her meslekten, her yaştan olan…Kaderin bile bilmediği bir gerçek vardı. Kaderin bile bir kaderi vardı. Haberleri izlediğimde anlamıştım ne demek istediğini. Kader için çalışan kasaplar gelmişti, saplamışlardı bıçağı kaderime. Ben bir yanda kalmıştım, dünya diğer yanda… Her geçen dakika, aramızdaki metreler artıyordu dünyayla. Sanki bir uçurumdan aşağı doğru düşüyordum. Yüz metre, yüz elli, iki yüz, eksi üç yüz metre…

Her katil dönerdi olay mahalline, düşerken hatırlamıştım bu bıçağı. 1992 yılında, babamın kaderini ortadan ikiye ayıran bıçaktı bu. Katil benim için zahmete bile girmemiş, babamın kaderini ortadan ikiye ayıran bıçağı saplamıştı ömrüme. Babamın kaderi, kaderim olmuştu…

Ben Kozlu, Kozlu Maden…Daha ben doğmadan ölmüştü babam. Grizu patlaması olmuş çalıştığı madende. Ömründe gün yüzü görmeyen babam ve arkadaşları, yeryüzünü dahi göremeden bırakıp gitmişlerdi bizi. Kaderin coğrafyasında, kadersizlik hiç değişmedi o günden bugüne. Herkesi, her evi ısıtan kömür, babamları yakıp kül etmişti. Uzun Mehmet, ilk taş kömürünü bulmamıştı iki asır önce. Bir şehrin kader haritasını bulmuştu. O güne dönebilseydim, seslenirdim Mehmet’e:

”- Göm derdim o haritayı. Öyle derine göm ki, bir daha çıkmasın aydınlığa.” O gün Mehmet, değirmene gitseydi, kader yine de öğütür müydü bizi?

Aklım ermeye başladığında, sormuştum anneme, neden Kozlu koydunuz adımı diye? Bir ilçenin ismi niye verilir ki bir çocuğa? İşte, ilk o zaman dinlemiştim babamın hikayesini. Korktum demişti, unuturum babanı diye. Annemde demans hastalığı vardı. Ola ki kendisi unutur, birinin babamın hikayesini taşıması gerekir diye düşünmüştü. İnsan nasıl taşırdı ki böyle bir yükü? İnsana, daha doğmadan babasının kıyafetleri olur muydu? Olmuştu, kader onun da bir yolunu bulmuş, katakulliye getirmişti beni. Ne zaman adımı çağırsa biri, ben babama gitmiştim, babam yerin metrelerce altından gelip bulmuştu beni. Sıra bendeydi. Bu sefer, ben bulacaktım yerin altında babamın yerini. Vurduğum her kazma, patlayan her dinamit, ona ışık olacaktı. Ben geldim baba diyecektim. Kara elmasın, Kozlun…

Annem, madene girmemi hiç istememişti. Ben ısrar edince dayanamamış, izin vermişti başvurada bulunmaya. Patlamadan sonra, cesedi bulunamayan birkaç madenciden biriydi babam. Bu yüzden inmeye karar verdim madene. Yerin metrelerce altından çıkaracaktım bahtsız kaderini. Geçmişimin karanlığını, boğacaktım yeryüzü aydınlığıyla. Oysaki, dua edecek bir mezar başı istiyordum sadece. Benimle birlikte babalarını kaybeden çocuklar vardı. Bir metre yerin altındaydı babaları. Mezar taşlarına fısıldayarak bile duyuruyorlardı seslerini. Ya ben ne yapacaktım? Hangi megafon duyurabilirdi ki benim sesimi? Üç yüz metre yer altına, sesimi duyuracak şekilde nasıl bağırabilirdim?

-Baba, benim oğlun, Kozlu!

Musa’nın, Kızıldeniz’i ortadan ikiye ayıran asası gerekti şimdi bana, İbrahim’i yakmayan ateşi… Mucize aradığımı zannediyorsunuz değil mi? Üç yüz metre yerin altında mı saklıdır mucize? Ölmek, bu işin fıtratında mıdır? Yer üstünü bilmem ama yer altında mucizelere değil, tedbir ve denetimlere ihtiyaç vardı.

Önceden, bir insanın ölmesi, yeter zannediyordum durması için hayatın. Dedim ya bu şehrin fıtratında var madenlerde ölmek. Her gün haberlere konu olmayan bir işçi ölüyor madenlerde. Bir işçiyle beraber bütün ailesi göçük altında kalıyor. Onca yıldır, ne değişti ki ölenlerin adlarından başka?

Hangi kalemle çizilirdi fıtratın üstü? Söyleyin bana, Uzun Mehmet’in bulduğu kara bahtımız değil miydi?

Ben Kozlu Maden.

Güneş ekin tarlalara, tedbir ekin, denetim ekin… Bırakmayın bizi karanlıkta

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.